Mineraller ve Metabolizması

Tüm canlılar normal yaşam fonksiyonlarını sürdürebilmek için minerallere gereksinim duyarlar. Sözü edilen mineraller gerek hayvansal dokularda gerekse tüm yemlerde değişik miktar ve oranlarda bulunmaktadır. Hayvan besleme terminolojisinde mineraller tüm inorganik elementleri içine almaktadır. Enerji ve proteine oranla daha az miktarlarda ihtiyaç duyulan ancak organizmada önemli görevler üstlenen mineraller katı ve kristal halde bulunurlar ve olağan kimyasal reaksiyonlar ile dekompoze olmayan veya sentez edilemeyen bileşiklerdir.

Hayvan türlerinde sağlık ve verim performansı için mineral maddelerin yeterli miktarlarda ve uygun oranlarda bulunması gerekir.

Hayvan Beslemede Minerallerin Önemi

Karbon, hidrojen, oksijen ve azot gibi organik elementler hayvan vücudunun %96’sını oluştururlar. Katyon ve anyonların payı %3.5 olup geri kalan bölümü diğer mineralleri kapsar. Kalsiyumun toplam mineraller içindeki payı %49 olup bu değer fosfor için %27’dir. Geriye kalan %24 ise öteki minerallere aittir. Hayvan vücudunda bulunan makro ve mikro minerallerin ortalama miktarları Çizelge 4.4’te gösterilmiştir.

Hayvan Vücudunda Bulunan Makro ve Mikro Minerallerin Ortalama Miktarları.

 

Makro Mineraller (g/kg)Mikro Mineraller(mg/kg; ppm)
Ca15Fe20-80
P10Zn10-50
Mg0.4I0.3-0.6
Na1.6Cu1-5
K2Mn0.2-0.5
Cl1.1Mo1-4
S1.6Co0.02-0.1
  Se1-2
  Cr0.08

 

Bir çok besin maddesinin aksine vücutta sentezlenemeyen mineral maddelerin hayvansal organizmadaki fonksiyonları şu şekilde sıralanabilir; 

1. Doku ve organların yapısal komponentleridir. Bu bağlamda kas, organlar, kan hücreleri ve diğer yumuşak dokuların oluşumuna katılan protein ve yağ gibi organik bileşiklerin yapısına girerler.

2. Kemiklerin dolayısıyla iskelet sisteminin yapı maddelerini oluştururlar. Kemiklere sertlik ve dayanıklılık sağlarlar. Başka bir ifade ile vücuda yapısal destek verirler.

3. Makro mineraller vücutta ozmotik basıncı ayarlayarak fizikoşimik bir görevi yerine getirirler. Ca, Mg ve P ile Na, K ve Cl’un önemli bir bölümü vücut sıvılarında ve yumuşak dokularda elektrolit olarak bulunurlar. Ozmotik basıncın ayarlanmasında kan önemli göreve sahiptir.

4. Vücutta asit baz dengesini ayarlarlar. Minerallerden Ca, Na, K, ve Mg gibi bir bölümü alkali, P, Cl, ve S gibi bazıları da asit oluşumunda etkilidirler. Böylece kan ve  dokularda pH’nın sabit bir düzeyde kalması söz konusudur. Kan pH’sında ortaya çıkabilecek azalma ve yükselmeler çeşitli olguları da beraberinde getirir.

5. Mineraller bazı enzim, vitamin ve hormonların yapısına girmek suretiyle metabolizmada önemli fonksiyonların yerine getirilmesinde rol alırlar.

6. Bazı mineral tuzları vücutta H iyon konsantrasyonunu kontrol etmek amacıyla tampon (buffer) olarak kullanılırlar. Karbonat ve fosfat en uygun tampon sistemleridir.

7. Mineraller aynı zamanda kas ve sinirlerin uyarılmasında etkilidirler.

8. Bazı mikro minerallerin bağışıklık sistemini desteklediği son yıllarda yapılan çalışmaların sonuçlarıdır.

Belirtilen bu genel fonksiyonları dışında minerallerin bir veya birden fazla spesifik fonksiyonları da bulunmaktadır. Mineraller birbirlerine karşı etki gösterirler. Dolayısıyla mineraller arasında uygun bir dengenin bulunmasının önemi buradan kaynaklanmaktadır. Bu itibarla organizmada hiçbir mineralin tek başına etki yapmadığı ileri sürülebilir. Ca ve P’un kemik ve diş olumundaki etkisi ile Fe, Cu ve Co’ın hemoglobin sentezindeki karşılıklı ilişkisi buna örnek olarak gösterilebilir.

Mineraller blog 02